Özgüven
- Sinem Sayışman
- 25 Ara 2024
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Oca
Özgüven ve Benlik Algısı
Özgüven kelime anlamı olarak kişinin kendine olan güvenidir. Her geçen gün artan bir şekilde
özgüveni düşük gençler yetişmekte. Özgüven kendine inançtır ve insan ilişkileri bağlamında
ele alınması gereken bir kavramdır (Altıntaş, 2015: 2). Öncelikle Özgüven ile ilgili bazı
kavramların bilinmesi gerekli.
Benlik (öz);
Benlik, bireyin kendi hakkındaki tutumları, değerlendirmeleri ve bireyin kim
olduğu konusundaki düşüncelerin tümü olarak tanımlanabilir. Benlik bireyin kendisi
hakkındaki olumlu olumsuz görüşleri ve değerlendirmeleri sonucu oluşturulur. Benlik, kişinin
kendisine bakış açısından kaynaklı oluşan ve bireyin değerlerinin, ideallerin ve amaçlarının
organizasyonu denilebilir (Kulaksızoğlu, 2006:113).
Benlik, bireyin kendini tanımlama biçimidir. Kişinin kendisi için kafasında oluşturduğu
görünüm ve kendisi için nasıl bir değer biçtiği onun benliğini oluşturur. Kişinin kafasında
oluşturmuş olduğu bu görünüm genetik özelliklere bağlı değildir. Ebeveynlerin, çocuklarına
karşı sergilemiş oldukları davranışlar ile ilk şekillerini almaya başlar. Kişinin benlik bilincinin
yeteri kadar gelişe bilmesi için anne baba ve çocuk arasında olumlu bir iletişim kurulması
gerekir (Kasatura, 1998:139-150).
Ben kimim sorusuna herkesin diğer insanlardan farklı bir cevabı vardır. Verilen bu cevapla
kişinin benlik şeması ve benlik bilincini oluşturur. Bireyin benlik şeması kişinin kendisi
hakkında biliş, düşünce ve inançlarının bütünüdür. Kendi gözlemlerimiz kadar çevremizdeki
sosyal kaynaklarda bize, benliğimiz hakkında bilgi sağlar. Başkalarının bize karşı vermiş
oldukları tepki ve bizi nasıl gördükleri; bizim kendimizi nasıl gördüğümüzü etkiler. Özellikle
çocuklukta bu çok önemlidir. Şöyle ki, bir çocuk için önemli olan anne babası ya da
öğretmeni, onun kötü bir çocuk olduğunu söylerse o da bunu içselleştirip kendini kötü bir kişi
olarak görecektir (Kağıtçıbaşı ve Cemalcılar, 2016:249-250)
Öz saygı ( Benlik Saygısı )
Öz saygı en genel tanımıyla, insanın kendisine ve özüne gösterdiği saygıdır. Öz saygı
mutluluğumuzun ve eleştirilerle baş etme, eleştirilerden öğrenme yeteneğimizin temelini
oluşturmaktadır. Bu da hedefimizde olan ve ulaşmak istediğimiz başarıları belirler. Öz saygı,
duygularımıza saygı göstermek ve duygularımızın değerini bilmektir. Aynı zamanda
duygularımızın dilini ve mesajını anlamaktır. Yaşadığımız duyguları ifade edebilmektir (
Altıntaş, 2015: 70).
Öz saygı, bireyin kendi benliğini hakkında vardığı doğruları ve geliştirmiş olduğu tutumlardır.
Kendine saygı, öz saygı, benlik saygısı gibi terimlerle ifade edilen bu tutum, kendini değerli
görmek ve aynı zamanda kabul etmek gibi kavramları içeren bir üst kavram olarak
düşünülebilir (Kuzgun, 2000).
Benlik saygısı bireyin kendisini genel olarak ne kadar olumlu bir şekilde değerlendirdiğinin
sonucudur. Benlik saygısı bir çeşit motivasyondur. Yüksek benlik saygısına sahip kişiler
olumlu görüşlere sahiptirler. Düşük benlik saygısına sahip kişiler ise kendilerini her bakımdan
yetersiz olarak görürler (Kağıtçıbaşı ve Cemalcılar, 2016:258-259).
Öz yeterlilik
Özgüven ve öz yeterlilik (self-sufficiency) kavramları literatür incelendiğinde anlam olarak
birbirlerine yakın olduğu görülse de aslında öz yeterlilik özgüven kavramının sadece bir
tanımını karşılamaktadır. Öz yeterlilik kişinin kendisine ve karşılaştığı durumlara göre
gösterdiği yeterliliği ile ilgili iken özgüven ise hem yeterlilik hem de bireyin sahip olduğu
değerlerin tümüyle ilgilidir.
Bandura, öz yeterlilik kavramını “İnsanların belli bir performansa ulaşabilmelerini sağlayacak
eylemleri yapma ve sergileme becerileri ile ilgili yargıları” olarak tanımlamıştır. Öz yeterlilik,
kişinin belli bir görevi başarabileceğine dair kişisel inancıdır (Bandura 1986: 30).
Öz yeterlilik kavramı, benlik-saygısı ve benlik kavramları, birbirleriyle anlam ilişkisi
içindedirler ve zaman zaman birbirlerinin yerlerine kullanılmaktadırlar. Fakat her üçü de
farklı kavramlardır. Aralarındaki farkları belirlemek bu nedenle önemlidir. Benlik kavramı,
duruma öz yeterlilik kavramından daha az bağımlı ve daha genel bir kavramdır (Pajares,
1996).
Özgüvene sahip olan kişiler kendi huzurlu dünyaları içinde daha yaratıcı, üretken ve
verimlidirler. Kendi benliklerini daha iyi tanıdıklarından neye gücünün yetip neye
yetmeyeceğinin ve neleri yapıp yapamayacağının bilinciyle hedeflerini ona göre belirlerler.
Hayatlarına başkalarının istek ve beklentilerine göre değil, kendi istek ve amaç doğrultusunda
yön verirler. Sorunlardan kaçmazlar; bunlarla yüzleşerek çözüm ararlar (Göknar, 2015: 11).
Özgüven düzeyinin yüksek ya da düşük olmasında, aile ve arkadaş çevresinin kişinin
özgüveni üzerinde çok önemli etkisi olduğu bilinmektedir. Ailelerin tutumları ve bireylerin
yaşadığı çevrenin otoriter ya da demokratik olması özgüven bakımından çok önemli birer
etkidir. Kişinin kendi güç, yetenek, yargı ve kararlarına güvenmesi olarak da tanımlanan
özgüven okul yaşamında, kişisel ve sosyal yaşamda önemli olan bir özelliktir (Feltz, 1988:
423).
Özgüven iç ve dış özgüven olarak ikiye ayrılmaktadır. İç özgüven kendi içerisinde dört gruba
ayrılır. Bunlar; kişinin kendini sevmesi, kendisini tanıması, kendine yapabileceği hedefler
koyması ve pozitif olarak düşünmesini içerir. İç özgüven kavramı; kişinin kendisini sevmesi,
kendisine karşı olumlu ve kendisiyle barışık olduğuna dair inançları ve bu konuda
hissettiklerinin tümüdür. Dış özgüven; iletişim, kendini ifade edebilme, duygularını kontrol
edebilmeyle ilgilidir. Dış özgüven, iç özgüvenin vermiş olduğu hisle dışarıya karşı sergilemiş
olduğu ve kendisinden emin bir şekilde verdiği görüntü ve davranışlardır. Bireyler
hayatlarında hem iç hem de dış özgüveni farkında olmadan çoğu zaman kullanmaktadırlar. İç
ve dış özgüvenin sağlıklı bir iletişim kurabilmek için iyi dengelenmesi gerekmektedir.
Özgüvenin temelini insanın pozitif düşünceleri, duyguları oluşturmaktadır. Özgüvenli bir
kişiliğe sahip olmamız, hayattaki başarılarımızla doğru orantılı olarak birbirini tamamlar
(Lindenfield, 1997).
Güven ve Güvensizlik Duygusu
Güven duygusu insanın hayatında önemli bir yeri kaplar. Bu duygunun eksikliği kişinin
özgüvenini etkileyebilir.
Güven duygusu insanda bebeklik yaşamıyla başlar. Güven duygunun oluşması özellikle
yaşamın ilk yıllarında geliştirilebilmesi açısından önemlidir. Aynı zamanda ilk yıl zaten
güven ya da güvensizlik evresi olarak da bilinir (Göknar, 2015: 92). Anne ve çocuk arasındaki
ilişki, çocuğun hem kendi benliğini, hem de çevresini algılamasında ve değerlendirmesinde en
önemli etkendir. İhtiyaçları uygun bir şekilde karşılanması çocuğun kendi özünü değerli bir
varlık olarak algılamasına sebep olur. İhtiyaçları karşılanan çocuk çevresini de güvenilir bir
çevre olarak değerlendirir. Böylelikle güven duygusunun temeli atılmış olur. Anne tarafından
zamanında karşılanan ihtiyaçlar, çocuğun güven duygusunu ve ona bağlı öğrenme eğilimi ile
doğrudan ilişkilidir (Yavuzer, 2004: 117).
Güven duygusunun optimum düzeyde doyumu sonucunda birey çevresine ve kendine güvenir.
Bebeklikten itibaren öğrenmelerde taklit vardır. Yürümeden, çatal kaşık kullanmaya kadar
pek çok davranış içerir. İnsan bu davranışları büyüme boyunca öğrenip uyguladıkça kendine
güven kazanır. Anne baba çocuğa karşı sen yapamazsın mesajı vermemelidir. Çocuğa destek
olmak güven duygusunu pekiştirir. Aferin kelimesi ödül niteliğindedir. “Beceremezsin”,
“Yapamazsın” sözleri özgüven duygusunu zedeler. Kendine güveni olmayan bireyler
başkalarına da güvenemezler (Altıntaş, 2015: 1).
Böylelikle güven duygusunun oluşmasında en önemli evre aile ortamı diyebiliriz. Güven
duygusu bir ihtiyaçtır. Oluşan bu ihtiyaç karşılanmadığı zaman kişi güveni hissettiği kişilere
yönelebilir. Güven duygusunun gelişmesi bakımından sosyal çevre ve okul yaşamı da çok
önemli bir etkendir.
Özgüveni Düşük Bireylerin Özellikleri
Düşük özgüven eksikliği sahip bireyler incelendiğinde birçok etkenin olduğunu görebiliriz.
Kendimiz hakkındaki temel inançlarımızın olumsuz olması düşük özgüven eksikliğine sebep
olmaktadır.
Fennell‟e göre özgüven eksikliğinde hangi konular kastediliyor şöyle sıralamıştır.
Öz imaj, Benlik Kavramı, Kendilik Algısı, Kendine Güven, Öz yeterlilik,
Kendini kabul, Benlik saygısı, Öz değer.
Bütün bu kelimeler insan olarak kendimizi nasıl gördüğümüze, kendimize biçtiğimiz değerleri
ve kendimiz hakkındaki düşüncelerimize işaret eder. Hepsi birbirinden az çok farklıdır. Düşük
“özgüven” kendimiz hakkındaki sahip olduğumuz genel düşünceyi, kendimizi nasıl
değerlendirip, yargıladığımızı ve kendimize insan olarak biçtiğimiz değeri ifade eder (Fennell,
2017: 13- 17).
Özgüveni gelişmemiş bireyler ile özgüveni gelişmiş bireyler aynı ortamda huzursuzluk
yaşamamak için özgüveni gelişmemiş bireyler olmasına dikkat ederler. Bunun nedeni
özgüveni yüksek bireylerle bir arada olduğunda kendi güvensizliğinin daha çok farkına
varmasıdır (Lauster, 2003: 35).
Düşük özgüven duygusuna sahip olan bireyler, neleri yapıp neleri yapamayacakları
konusunda kendilerini yeterince tanıyamazlar. Karşılaştığı bir işi yapabilecek yeterlik ve
beceriye sahip olduğu halde o işi yapmakta tereddüt edebilirler. Yeni bir ortam veya yeni bir
durumla ve insanlarla karşılaşmak onları huzursuz edebilir (Lindenfield, 1997).
Özgüveni Yüksek Bireylerin Özellikleri
Özgüveni yüksek bireylerin kendilerinden emin tavırları vardır aynı zamanda kendilerine
güveni tam olan ve bağımlı kişilik yapılarıyla değil bağımsız kişilik yapılarıyla bilinirler.
Özgüven duygusu gelişmiş bireyler, başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü
önemsemezler. Bunun yerine özgüveni yüksek bireyler kazandığı benlik duygusundan dolayı
kendisini kişiliği ile uyum içerisinde hissetmektedir. (Lauster, 2003: 32)
Normal düzeyde özgüvene sahip bireyler, bir işi yaparken yapabileceğinin en iyisini yapmak
için çabalar ve işi sonuçlandırmadan asla bırakmazlar. Bu bireyler bir işi yapamadığında
mazeret üretmek yerine yeniden deneme girişiminde bulunurlar. Hatalardan dert yanmak
yerine sonuçlardan ders çıkarırlar. Birçok sorunla tek başına baş edebilirler (Lindenfield,
1997).
Tüm bunlara karşın, gereğinden fazla yüksek özgüven duygusu içinde bulunan bireylerin
sınırlara tahammül edemedikleri, yetenekleri hakkında gerçekçi olmayan düşüncelere
kapıldıkları, yapabileceklerinin üzerinde sorumluluk kendilerine yükledikleri bilinmektedir.
Ayrıca bu bireyler, her şeyin en iyisini kendilerinin yaptıkları ve bildiklerini düşünürler,
önerileri göz ardı ederler ve kendilerine yardım etmek isteyenleri genellikle geri çevirirler
(Lindenfield, 1997).
Sonuç olarak; Özgüven bireyde kendine inancı ve güvenini sağlayabilecek ölçüde olması
gerekir. Ne çok fazla ne çok az.

Comments