top of page

Özgüven

Güncelleme tarihi: 20 Oca


Özgüven ve Benlik Algısı

Özgüven kelime anlamı olarak kişinin kendine olan güvenidir. Her geçen gün artan bir şekilde

özgüveni düşük gençler yetişmekte. Özgüven kendine inançtır ve insan ilişkileri bağlamında

ele alınması gereken bir kavramdır (Altıntaş, 2015: 2). Öncelikle Özgüven ile ilgili bazı

kavramların bilinmesi gerekli.


Benlik (öz);

Benlik, bireyin kendi hakkındaki tutumları, değerlendirmeleri ve bireyin kim

olduğu konusundaki düşüncelerin tümü olarak tanımlanabilir. Benlik bireyin kendisi

hakkındaki olumlu olumsuz görüşleri ve değerlendirmeleri sonucu oluşturulur. Benlik, kişinin

kendisine bakış açısından kaynaklı oluşan ve bireyin değerlerinin, ideallerin ve amaçlarının

organizasyonu denilebilir (Kulaksızoğlu, 2006:113).

Benlik, bireyin kendini tanımlama biçimidir. Kişinin kendisi için kafasında oluşturduğu

görünüm ve kendisi için nasıl bir değer biçtiği onun benliğini oluşturur. Kişinin kafasında

oluşturmuş olduğu bu görünüm genetik özelliklere bağlı değildir. Ebeveynlerin, çocuklarına

karşı sergilemiş oldukları davranışlar ile ilk şekillerini almaya başlar. Kişinin benlik bilincinin

yeteri kadar gelişe bilmesi için anne baba ve çocuk arasında olumlu bir iletişim kurulması

gerekir (Kasatura, 1998:139-150).

Ben kimim sorusuna herkesin diğer insanlardan farklı bir cevabı vardır. Verilen bu cevapla

kişinin benlik şeması ve benlik bilincini oluşturur. Bireyin benlik şeması kişinin kendisi

hakkında biliş, düşünce ve inançlarının bütünüdür. Kendi gözlemlerimiz kadar çevremizdeki

sosyal kaynaklarda bize, benliğimiz hakkında bilgi sağlar. Başkalarının bize karşı vermiş

oldukları tepki ve bizi nasıl gördükleri; bizim kendimizi nasıl gördüğümüzü etkiler. Özellikle

çocuklukta bu çok önemlidir. Şöyle ki, bir çocuk için önemli olan anne babası ya da

öğretmeni, onun kötü bir çocuk olduğunu söylerse o da bunu içselleştirip kendini kötü bir kişi

olarak görecektir (Kağıtçıbaşı ve Cemalcılar, 2016:249-250)


Öz saygı ( Benlik Saygısı )

Öz saygı en genel tanımıyla, insanın kendisine ve özüne gösterdiği saygıdır. Öz saygı

mutluluğumuzun ve eleştirilerle baş etme, eleştirilerden öğrenme yeteneğimizin temelini

oluşturmaktadır. Bu da hedefimizde olan ve ulaşmak istediğimiz başarıları belirler. Öz saygı,

duygularımıza saygı göstermek ve duygularımızın değerini bilmektir. Aynı zamanda


duygularımızın dilini ve mesajını anlamaktır. Yaşadığımız duyguları ifade edebilmektir (

Altıntaş, 2015: 70).

Öz saygı, bireyin kendi benliğini hakkında vardığı doğruları ve geliştirmiş olduğu tutumlardır.

Kendine saygı, öz saygı, benlik saygısı gibi terimlerle ifade edilen bu tutum, kendini değerli

görmek ve aynı zamanda kabul etmek gibi kavramları içeren bir üst kavram olarak

düşünülebilir (Kuzgun, 2000).

Benlik saygısı bireyin kendisini genel olarak ne kadar olumlu bir şekilde değerlendirdiğinin

sonucudur. Benlik saygısı bir çeşit motivasyondur. Yüksek benlik saygısına sahip kişiler

olumlu görüşlere sahiptirler. Düşük benlik saygısına sahip kişiler ise kendilerini her bakımdan

yetersiz olarak görürler (Kağıtçıbaşı ve Cemalcılar, 2016:258-259).


Öz yeterlilik

Özgüven ve öz yeterlilik (self-sufficiency) kavramları literatür incelendiğinde anlam olarak

birbirlerine yakın olduğu görülse de aslında öz yeterlilik özgüven kavramının sadece bir

tanımını karşılamaktadır. Öz yeterlilik kişinin kendisine ve karşılaştığı durumlara göre

gösterdiği yeterliliği ile ilgili iken özgüven ise hem yeterlilik hem de bireyin sahip olduğu

değerlerin tümüyle ilgilidir.

Bandura, öz yeterlilik kavramını “İnsanların belli bir performansa ulaşabilmelerini sağlayacak

eylemleri yapma ve sergileme becerileri ile ilgili yargıları” olarak tanımlamıştır. Öz yeterlilik,

kişinin belli bir görevi başarabileceğine dair kişisel inancıdır (Bandura 1986: 30).

Öz yeterlilik kavramı, benlik-saygısı ve benlik kavramları, birbirleriyle anlam ilişkisi

içindedirler ve zaman zaman birbirlerinin yerlerine kullanılmaktadırlar. Fakat her üçü de

farklı kavramlardır. Aralarındaki farkları belirlemek bu nedenle önemlidir. Benlik kavramı,

duruma öz yeterlilik kavramından daha az bağımlı ve daha genel bir kavramdır (Pajares,

1996).

Özgüvene sahip olan kişiler kendi huzurlu dünyaları içinde daha yaratıcı, üretken ve

verimlidirler. Kendi benliklerini daha iyi tanıdıklarından neye gücünün yetip neye

yetmeyeceğinin ve neleri yapıp yapamayacağının bilinciyle hedeflerini ona göre belirlerler.

Hayatlarına başkalarının istek ve beklentilerine göre değil, kendi istek ve amaç doğrultusunda

yön verirler. Sorunlardan kaçmazlar; bunlarla yüzleşerek çözüm ararlar (Göknar, 2015: 11).

Özgüven düzeyinin yüksek ya da düşük olmasında, aile ve arkadaş çevresinin kişinin

özgüveni üzerinde çok önemli etkisi olduğu bilinmektedir. Ailelerin tutumları ve bireylerin

yaşadığı çevrenin otoriter ya da demokratik olması özgüven bakımından çok önemli birer

etkidir. Kişinin kendi güç, yetenek, yargı ve kararlarına güvenmesi olarak da tanımlanan

özgüven okul yaşamında, kişisel ve sosyal yaşamda önemli olan bir özelliktir (Feltz, 1988:

423).

Özgüven iç ve dış özgüven olarak ikiye ayrılmaktadır. İç özgüven kendi içerisinde dört gruba

ayrılır. Bunlar; kişinin kendini sevmesi, kendisini tanıması, kendine yapabileceği hedefler

koyması ve pozitif olarak düşünmesini içerir. İç özgüven kavramı; kişinin kendisini sevmesi,


kendisine karşı olumlu ve kendisiyle barışık olduğuna dair inançları ve bu konuda

hissettiklerinin tümüdür. Dış özgüven; iletişim, kendini ifade edebilme, duygularını kontrol

edebilmeyle ilgilidir. Dış özgüven, iç özgüvenin vermiş olduğu hisle dışarıya karşı sergilemiş

olduğu ve kendisinden emin bir şekilde verdiği görüntü ve davranışlardır. Bireyler

hayatlarında hem iç hem de dış özgüveni farkında olmadan çoğu zaman kullanmaktadırlar. İç

ve dış özgüvenin sağlıklı bir iletişim kurabilmek için iyi dengelenmesi gerekmektedir.

Özgüvenin temelini insanın pozitif düşünceleri, duyguları oluşturmaktadır. Özgüvenli bir

kişiliğe sahip olmamız, hayattaki başarılarımızla doğru orantılı olarak birbirini tamamlar

(Lindenfield, 1997).


Güven ve Güvensizlik Duygusu

Güven duygusu insanın hayatında önemli bir yeri kaplar. Bu duygunun eksikliği kişinin

özgüvenini etkileyebilir.

Güven duygusu insanda bebeklik yaşamıyla başlar. Güven duygunun oluşması özellikle

yaşamın ilk yıllarında geliştirilebilmesi açısından önemlidir. Aynı zamanda ilk yıl zaten

güven ya da güvensizlik evresi olarak da bilinir (Göknar, 2015: 92). Anne ve çocuk arasındaki

ilişki, çocuğun hem kendi benliğini, hem de çevresini algılamasında ve değerlendirmesinde en

önemli etkendir. İhtiyaçları uygun bir şekilde karşılanması çocuğun kendi özünü değerli bir

varlık olarak algılamasına sebep olur. İhtiyaçları karşılanan çocuk çevresini de güvenilir bir

çevre olarak değerlendirir. Böylelikle güven duygusunun temeli atılmış olur. Anne tarafından

zamanında karşılanan ihtiyaçlar, çocuğun güven duygusunu ve ona bağlı öğrenme eğilimi ile

doğrudan ilişkilidir (Yavuzer, 2004: 117).

Güven duygusunun optimum düzeyde doyumu sonucunda birey çevresine ve kendine güvenir.

Bebeklikten itibaren öğrenmelerde taklit vardır. Yürümeden, çatal kaşık kullanmaya kadar

pek çok davranış içerir. İnsan bu davranışları büyüme boyunca öğrenip uyguladıkça kendine

güven kazanır. Anne baba çocuğa karşı sen yapamazsın mesajı vermemelidir. Çocuğa destek

olmak güven duygusunu pekiştirir. Aferin kelimesi ödül niteliğindedir. “Beceremezsin”,

“Yapamazsın” sözleri özgüven duygusunu zedeler. Kendine güveni olmayan bireyler

başkalarına da güvenemezler (Altıntaş, 2015: 1).

Böylelikle güven duygusunun oluşmasında en önemli evre aile ortamı diyebiliriz. Güven

duygusu bir ihtiyaçtır. Oluşan bu ihtiyaç karşılanmadığı zaman kişi güveni hissettiği kişilere

yönelebilir. Güven duygusunun gelişmesi bakımından sosyal çevre ve okul yaşamı da çok

önemli bir etkendir.

Özgüveni Düşük Bireylerin Özellikleri

Düşük özgüven eksikliği sahip bireyler incelendiğinde birçok etkenin olduğunu görebiliriz.

Kendimiz hakkındaki temel inançlarımızın olumsuz olması düşük özgüven eksikliğine sebep

olmaktadır.

Fennell‟e göre özgüven eksikliğinde hangi konular kastediliyor şöyle sıralamıştır.


 Öz imaj,  Benlik Kavramı,  Kendilik Algısı,  Kendine Güven,  Öz yeterlilik, 

Kendini kabul,  Benlik saygısı,  Öz değer.

Bütün bu kelimeler insan olarak kendimizi nasıl gördüğümüze, kendimize biçtiğimiz değerleri

ve kendimiz hakkındaki düşüncelerimize işaret eder. Hepsi birbirinden az çok farklıdır. Düşük

“özgüven” kendimiz hakkındaki sahip olduğumuz genel düşünceyi, kendimizi nasıl

değerlendirip, yargıladığımızı ve kendimize insan olarak biçtiğimiz değeri ifade eder (Fennell,

2017: 13- 17).

Özgüveni gelişmemiş bireyler ile özgüveni gelişmiş bireyler aynı ortamda huzursuzluk

yaşamamak için özgüveni gelişmemiş bireyler olmasına dikkat ederler. Bunun nedeni

özgüveni yüksek bireylerle bir arada olduğunda kendi güvensizliğinin daha çok farkına

varmasıdır (Lauster, 2003: 35).

Düşük özgüven duygusuna sahip olan bireyler, neleri yapıp neleri yapamayacakları

konusunda kendilerini yeterince tanıyamazlar. Karşılaştığı bir işi yapabilecek yeterlik ve

beceriye sahip olduğu halde o işi yapmakta tereddüt edebilirler. Yeni bir ortam veya yeni bir

durumla ve insanlarla karşılaşmak onları huzursuz edebilir (Lindenfield, 1997).

Özgüveni Yüksek Bireylerin Özellikleri

Özgüveni yüksek bireylerin kendilerinden emin tavırları vardır aynı zamanda kendilerine

güveni tam olan ve bağımlı kişilik yapılarıyla değil bağımsız kişilik yapılarıyla bilinirler.

Özgüven duygusu gelişmiş bireyler, başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü

önemsemezler. Bunun yerine özgüveni yüksek bireyler kazandığı benlik duygusundan dolayı

kendisini kişiliği ile uyum içerisinde hissetmektedir. (Lauster, 2003: 32)

Normal düzeyde özgüvene sahip bireyler, bir işi yaparken yapabileceğinin en iyisini yapmak

için çabalar ve işi sonuçlandırmadan asla bırakmazlar. Bu bireyler bir işi yapamadığında

mazeret üretmek yerine yeniden deneme girişiminde bulunurlar. Hatalardan dert yanmak

yerine sonuçlardan ders çıkarırlar. Birçok sorunla tek başına baş edebilirler (Lindenfield,

1997).

Tüm bunlara karşın, gereğinden fazla yüksek özgüven duygusu içinde bulunan bireylerin

sınırlara tahammül edemedikleri, yetenekleri hakkında gerçekçi olmayan düşüncelere

kapıldıkları, yapabileceklerinin üzerinde sorumluluk kendilerine yükledikleri bilinmektedir.

Ayrıca bu bireyler, her şeyin en iyisini kendilerinin yaptıkları ve bildiklerini düşünürler,

önerileri göz ardı ederler ve kendilerine yardım etmek isteyenleri genellikle geri çevirirler

(Lindenfield, 1997).

Sonuç olarak; Özgüven bireyde kendine inancı ve güvenini sağlayabilecek ölçüde olması

gerekir. Ne çok fazla ne çok az.





Comments


Commenting has been turned off.

© 2024 Enkay Dijital

bottom of page